KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ
Kurumsal İletişim Koordinatörlüğü
Abdullah Enverî Kütüphane ve Kongre Merkezi, Üniversitemize ve İlimize Hayırlı Olsun
Üniversitemizde bulunan Kütüphane ve Kongre Merkezi’ne, Üniversitemiz Senatosu’nun 16.01.2024 tarihli ve 2 No’lu kararıyla, “Abdullah Enverî Kütüphane ve Kongre Merkezi” ismi verilmiştir.
Mantık ilmi alanında uluslararası şöhrete ulaşan ve ilk matbu Türkçe mantık kitabının sahibi olan, ilmi çalışmaları sebebiyle de Sultan Abdülmecid tarafından ödüllendirilen Kilisli Abdullah Enverî’nin isminin ilimizin en büyük Kütüphane ve Kongre Merkezi’ne verilmesi, bu toprakların değerlerine sahip çıkma ve onları yeni nesillerin hafızasında kalıcı hale getirme noktasında önemli bir anlam taşımaktadır.
Kütüphane ve Kongre Merkezi’ne ismini veren Abdullah Enverî Kimdir?
Mantık ilmi alanında uluslararası şöhrete ulaşmış bir Osmanlı âlimi olan Kilisli Abdullah Enveri, 1825’te Kilis’te doğdu. Soyu birçok âlim yetiştirdiği için Hocazâdeler diye meşhur olan bir ailedendir. Esas soylarına Dokuzluoğlu denen ailenin vaktiyle Orta Asya’dan Kilis’e göç ettiği ve sonraları üçe bölünerek Dokuzluoğlu, Dokuzoğuz ve Tokuz olarak yeni soyadları aldıkları belirtilir.
Abdullah Enveri, bütün tahsilini, “Büyük Hoca” diye bilinen Kilis’in mantık bilginlerinden babası Abdurrahman Efendi’nin yanında yapar. 1845’te icâzet aldıktan sonra Kilis’te Kesik Minare Medresesi’nde ders vermeye başlar. Kilisli Abdullah Sermest Efendi’den tasavvuf terbiyesi alan Enveri’nin. onun halifesi olduğu rivayet edilir.
1887’de vefat eden Hocazâde, Kilis’teki Musallâ Kabristanı’nda babasının yanına defnedilir. Sonradan yaptırılan türbenin kitâbesinde, “Büyük Hoca namıyla anılan Hocazâde Abdurrahman Efendi’nin güzîde oğlu Mantıkî Abdullah Enverî Efendi (1825-1887)” ifadesi yazılıdır.
Abdullah Enverî, İslâmî ilimlerin farklı alanlarında eser vermekle beraber babası gibi mantık sahasında meşhur olmuş, bu konuda telif ve hâşiye türü birçok eser yazmıştır. Kaynaklarda ona dair fazla bilgi bulunmamakla beraber ilmî şahsiyetinin ve mantık ilmindeki şöhretinin Osmanlı coğrafyasının dışına taştığına dair bilgiler vardır.
Özellikle kıyas ilmindeki otoritesinden dolayı muhaliflerince onun hakkında, “Kıyasın başı iblis, sonu Kilisli Abdullah Enverî’dir” denilmiştir. Bursalı Mehmed Tâhir, hemen her yıl memâlik-i İslâmiyye’nin her tarafından -çoğu icâzetli olmak üzere- yüzlerce tâlib-i ilmin onun halka-i tedrîsine dahil olduğunu (Osmanlı Müellifleri, I, 386), Kilisli Kadri, Abdullah Enverî’nin mantık ilmindeki şöhretinin en ücra yerlere kadar yayıldığını, her yıl başka ülkelerden yüzlerce talebenin dersine devam edip mantık tahsil ettiğini (Kilis Tarihi, s. 219), Mehmet Ali Ayni de Hocazâde’nin son dönemdeki bütün mantıkçılardan daha üstün olup ömrünü mantık tedrisatına harcadığını belirtir. Ayni onun mantığa yaptığı katkıyı, “1887’de vefat eden bu üstat mantığın Arapça lisana mahsus olmadığını ispata çalışmış ve kitaplarında bin yıllık klişeleşmiş örnekler yerine yeni misaller irat etmiştir” şeklinde özetler (DİFM, III/10 [1928], s. 104).
1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’ne katılan Kilisli iki askerin esir düşmesi sırasında onları şîvelerinden tanıyan Rus kumandanın bir vefa borcu olarak kendilerini serbest bıraktıktan sonra Kilis ulemâsından Hacı Hâfız, Hocazâde Abdullah, Hattat Mehmed ve Bekir Vâhid’in isimlerini de anarak kendisinin Petersburg Üniversitesi’nden mantık ve meânî tahsil etmek için Kilis Medresesi’ne gönderildiğini, burada Molla Abdullah takma adıyla dört yıl mantık öğrendikten sonra icâzet aldığını, Kilis isminin Batı dünyasında da bilindiğini ifade etmesi (Ahmet Rami, [1951], s. 38-39) hem Kilis medreselerinin hem de Abdullah Enverî’nin yurt dışındaki tanınmışlığının işaretidir. Kilis’te XVIII. yüzyılda başlayıp XX. yüzyıl başlarında sona eren mantık öğretiminin şöhrete ulaşmasında büyük katkıları bulunan Abdullah Enverî, mantık ilminin temel kurallarının Türkçe kavram ve örneklerle açıklanmasına ve bu alanda Türkçe telifler yapılmasına öncülük edenlerdendir (Hazar, sy. 25 [1995], s. 287).
Abdullah Enverî’nin ilmî çalışmaları sebebiyle Sultan Abdülmecid tarafından ödüllendirilmesi ilmî dirayetinin devlet tarafından da takdir edildiğini gösterir. Ancak ölümünden sonra, yakın zamanda yapılan birkaç araştırma dışında, ilmi şahsiyeti, eserleri ve fikirlerinden bahseden olmamıştır. Onun özellikle mantık konusundaki eserleri derin bir incelemeye tabi tutulduğunda, İslâm mantık tarihinde Gelenbevî İsmail’den sonra bu ilimle ilgili orijinal fikirleri bulunan en önemli şahsiyetlerden biri olduğu görülecektir. Abdullah Enverî’nin klasik mantık kuralları ile ilgili farklı fikirleri olduğu gibi, mantık eğitimi ve metodu, mantık-din ilişkisi gibi konularda da üzerinde durulması gereken fikirleri vardır.
Eserleri:
1. Usûl-i Cedîde Zübdesi (İstanbul 1290). İlk matbu Türkçe mantık kitabıdır. 1290’da (1873) neşredilmişse de müellifin bu Türkçe mantık eserini daha önce Tasavvurât Hâşiyesi ile birlikte Sultan Abdülmecid’e takdim ettiği belirtilmektedir (TA, XV, 230). Usûl-i cedîd üzerine yazdığı hâşiyelerinin özeti niteliğindeki eser, klasik mantık konularının yanında mantığın pratik alandaki işleyişinden ve mantık usulünden de bahsetmektedir.
2. Ḥâşiye Cedîde ʿale’t-Taṣdîḳāt (İstanbul 1275, 1287). Bu eser de basılmadan önce 1856’da Abdülmecid’e takdim edilmiş ve müellifine 5000 kuruş ödül kazandırmıştır (BA, İ.DH, nr. 348/23000).
3. Tasavvurât Hâşiye-i Cedîdesi (İstanbul 1289/1872). Bursalı Mehmed Tâhir, müellifin 1859’da padişaha arzettiği bu eseriyle ömür boyu 150 kuruş maaşa bağlanmakla taltif edildiğini söylerse de (Osmanlı Müellifleri, I, 386) bir arşiv belgesi, ömür boyu maaşa bağlanmasının Mîr Ebü’l-Feth Hâşiyesi vesilesiyle gerçekleştiğini göstermektedir (aş.bk.).
4. Îsâgūcî Hâşiyesi (İstanbul 1287). Îsâgūcî’nin kıyas bölümü üzerine yazılmıştır.
5. Molla Fenârî Hâşiyesi (İstanbul 1287).
6. Kitâbü’l-Mantık fî tertîbi’l-akyise (1317).
7. Hüseyniyye Hâşiyesi (İstanbul 1289). Münazara usulüne dairdir.
8. Mîr Ebü’l-Feth Hâşiyesi. Münazara ilmi üzerine yazılan kitabın basılıp basılmadığı bilinmemekle beraber eser şeyhülislâmlığa gönderilmiş ve değerli bir eser olduğu tasdik edilmiş, şeyhülislâmlık, Abdullah Enverî’ye maaş bağlanmasını ve İstanbul ruûsuna terfi ettirilmesini padişaha arzetmiştir (BA, A.MKT, nr. 340/94).
9. Hayâlî Hâşiyesi. Adına arşiv belgelerinde de rastlanan (BA, MF.MKT, 16/147, 1290/1873) eserin müellif hattı olduğu tahmin edilen 105 varaklık bir nüshası Abdülhamit Tektuna’nın özel arşivindedir.
10. Kadı Beyzâvî Tefsîri Hâşiyesi. Yarım kalan eser hakkında Ömer Nasuhi Bilmen Büyük Tefsir Tarihi’nde bilgi vermektedir (II, 755).
Bursalı Mehmed Tâhir; Abdullah Enverî’nin Celâleddîn-i Devvânî Hâşiyesi, Şerh-i Akāid-i Nesefî Hâşiyesi, Tehzîbü’l-mantık, Molla Câmî Hâşiyesi ve kıraat ilmiyle ilgili Zübde adlı matbu olmayan eserlerinden de bahsetmektedir
Usûl-i Cedîde Zübdesi, 2016 yılında Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı tarafından yayımlanmıştır.