“Kıraathane Söyleşileri”nin 36’ncısı Gerçekleştirildi
Üniversitemiz “Kıraathane Söyleşileri”nin otuz altıncısı, “Dîvânü Lügâti’t-Türk ve Kilisli Muallim Rıfat Bilge” başlıklı söyleşi; Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyelerimizden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Bilveren’in yönlendiriciliği ve Dr. Öğr. Üyesi Seher Maşkaraoğlu’nun sunumlarıyla çevrim içi olarak gerçekleştirildi.
Sunumuna dinleyicileri selamlayarak başlayan Maşkaraoğlu, Dîvânü Lügâti’t-Türk’te, Karahanlı standart dilinin yanında Türk boylarının söz varlıklarına da yer verildiğini; bu yüzden de esere “Türk lügati” (Türk dili) değil, “Türk lügâti” (Türk dilleri) denildiğini ifade etti. Burada dillerden kastın ağızlar olduğunu vurguladı.
Maşkaraoğlu, Kaşgarlı Mahmud’un, Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Malazgirt Zaferi’nden hemen sonra İslam dünyasında Türklerin ve Türk dilinin öneminin daha da arttığı bir dönemde, Araplara Türkçeyi öğretmek, Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu ortaya koymak amacıyla eseri kaleme aldığını aktardı.
Tek nüshası İstanbul’daki Millet Kütüphanesi’nde olan Dîvânü Lügâti’t-Türk’ün bulunuşunun tamamen bir tesadüf sonucu gerçekleştiğini belirten Maşkaraoğlu; Ali Emiri Efendi’nin bilgisi, dikkati, kitap sevgisi ve çabaları sonucunda eserin bugün var olduğunu söyledi. Kilisli Muallim Rıfat Bilge’nin, Dîvânü Lügâti’t-Türk’ün formlarını ve sayfalarını tekrar tanzim ederek tıpkıbasımını yaptığına değinen Maşkaraoğlu; Muallim Rıfat'ın eserde dağınık bulunan sayfaları düzenlediğini, madde başlarını belirginleştirdiğini, Arapça bölümleri harekelendirdiğini anlattı. Türk kültürüne ve ilme kazandırılmış yığınla eser ve çalışma bırakarak hayata veda eden Kilisli Muallim Rıfat Bilge’nin Dîvânü Lügâti’t-Türk gibi bir abideyi ortaya koymuş olmasının bile adını yaşatmaya yeteceğine işaret etti.
Söyleşi, soru-cevap bölümüyle sona erdi.